• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

Cüz'iyyet Mecaz-ı Mürseli, Mürselat 48-49






CÜZ’İYET MECÂZ-I MÜRSELİ



(RUKÜ KELİMESİNE VERİLEN ANLAMDAN KAYNAKLANAN HATALI BİR ANLAYIŞ)



MÜRSELAT SURESİ



48.Onlara, “Allah’a ortak koşmaktan uzak durun” denildiği zaman, ortak koşmaktan uzak durmazlar. 49.O gün, yalanlayanların vay hâline!



48. âyetin manası ile ilgili olarak geçmişte yanıltıcı ve tatminkâr olmayan nakiller yapılmış, arkadan gelenler de sürekli bu nakilleri yapanların taklitçileri olmuştur. Böylece âyet hakkında Müslümanlar arasında bizim katılmadığımız bir anlam yerleşmiştir.



Önce bu yerleşik anlamı Râzî’den naklediyoruz:

“İbn-i Abbâs, Onlara, “Rükû edin” denildiğinde, rükû etmezler ifadesiyle, “namaz” kasdedilmiştir” demiştir ki, bu, açıktır. Çünkü rükû, namazın rükünlerindendir. Böylece Allah Teâlâ o kâfirlerin vasıflarından birisinin de namaza çağrıldıklarında namaz kılmamaları olduğunu beyan etmiştir ki, bu, kâfirlerin İslâm’ın fürûu ve amelî hükümleriyle de mükellef ve muhatap olduklarına; iman etmemeleri sebebiyle kâfir iken zem ve ikaba müstahak oldukları gibi, namaz kılmamaları sebebiyle de zem ve ikaba müstehak olduklarına delâlet eder. Çünkü Allah Teâlâ, kâfirleri kâfir iken namaz kılmayışları yüzünden de tenkit etmiştir.


Diğer bazıları da, buradaki rükû ile, “Allah için huşû ve huzur” kasdedildiğini ve O’nun dışında kalanlara ibâdet edilmemesi gerektiğinin kasdedildiğini söylemiştir.[17]



RÜKÛ: Gerçekten de rükû denince, herkesin aklına “namazda ayakta dururken eğilip belin bükülmesi” gelmektedir. Çünkü sözcük asırlar önce kafalara bu anlamla kazınmıştır. Klâsik eserlerde de âyette geçen rükû‘dan maksadın, “namazın tamamı” olduğu, “cüz’iyet mecâz-ı mürseli” sanatı ile namazın parçasının anılıp bütününün kasdedildiği ifade edilmiştir. Bütün meal ve tefsirlerde de sözcük bu anlam ile kullanılmış ve rükû edinifadesi, “namaz kılın” olarak anlaşılmıştır. Bu durumda âyetin manası, “Onlara namaz kılın denildiği zaman namaz kılmazlar. O gün yalanlayanların vay hâline!” olup çıkmaktadır.


Bize göre âyetin bu şekilde anlaşılması yanlıştır. Çünkü bu sûrenin indiği dönemde namaz ile ilgili herhangi bir emir ve yaptırım söz konusu değildir. Zaten henüz inanmamış kimselere, “namaz kıl” demenin de bir mantığı yoktur.



Âyetin doğru anlaşılabilmesi için önce sözcüklerin doğru anlamlarının bilinmesi gerektiğinden, rükû sözcüğü için Lisânü’l-Arab’a başvurulmuş ve aşağıdaki anlamlara ulaşılmıştır:

“1) الرّكوع [rükû], “hudû” [eğilmek, bükülmek, küçülmek, tam teslim olup itaat etmek, sözü yumuşatmak; kibar, tatlı söylemek] demektir.

2) Rükû, “inhina” [iki büklüm olmak] demektir. Yaşlılıktan beli bükülmüş ihtiyarlara rakea’ş-şeyhu [ihtiyar iki büklüm oldu] denir.

3) Rükû, “zengin kimsenin sonradan fakirleşmesi” demektir (“beli kırılmak” deyimine eş bir anlam).

4) Rükû, “putlara tapmayıp Allah’a boyun eğmek” [haniflik etmek] demektir. Câhiliye Arapları, aralarında puta tapmayıp yalnızca Allah’a tapanlara, raki [rükû eden] ve rakea ilellâh [Allah'a rükû etti] derlerdi.[18]


Bize göre 4. maddedeki anlam, âyetin en doğru şekilde anlaşılmasını sağlayan anlamdır. Bu durumda âyetin şu şekillerde çevrilmesi mümkündür: “Onlara, “Hanifler olun” [puta tapmayın, tek Allah'a tapın]! denildiği zaman hanif olmazlar” veya “Onlara, “Hakka teslim olup itaat edin” denildiği zaman hakka teslim olup itaat etmezler.”


Bu yargıdan sonra yine, O günü yalanlayanların vay hâline denerek yalanlayıcılara, onuncu ve sonuncu tehdit gösterilmiştir. Buna göre onlara âdeta şunlar söylenmek istenmiştir: “Siz dünyayı ve onun lezzetlerini seviyordunuz. Ama iman edip yaratıcınıza hizmetten yüz çevirmeseydiniz, O’na boyun eğseydiniz ve bu imanınızın yanı sıra dünyevî lezzetleri isteme ve bilmeden çeşitli günahlar işleme durumunda kalsaydınız, cehennem azabından kurtulma ve mükâfaat elde etme ümidiniz olurdu.”



İşte Kur'an






Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim